- Gazeteci – Yazar Mehmet Yaylıoğlu’nun kaleme aldığı köşe yazısı…
Dün Tavşanlı’dan bir haber düştü ajanslara. Kız isteme
merasimi sırasında bir araya gelen insanlar, birbirine koronavirüs bulaştırmış.
Muradınıza erdiniz belki, mutlu bir yuvanın ilk temelini de
atmış olabilirsiniz. Hepsine eyvallah da aylardır bağım bağım bağıran Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca’yı kâle mi almadınız?
Korkmuyorsunuz anladım fakat başka insanları neden riske
atıyorsunuz? Yüzlerce sağlık çalışanı can verdi bu virüs nedeniyle. Sadece
Türkiye’de 5 bine yakın insanımızı toprağın altına bırakıp geldik. Hatta
bazılarının cenaze namazı dahi kılınmadan apar topar tabutla mezara girdiler.
Sosyal mesafe, maske ve hijyen kuralına da uymadığınız
ortada. Bari bu kurallar dahilinde isteseydiniz kızımızı. En azından bulaş
riskini biraz daha aşağıya çekmiş olurdunuz.
Şimdi; Allah korusun hastalığın bulaştığı 9 kişiden sadece
1’i ölse ne yapacaksınız?
Konuya en somut örnek bu olduğu için Tavşanlı’daki kız
isteme merasimini ele aldım. Aslında her yerimiz örnekler ile dopdolu. Kütahya
merkezde ara sokaklara girseniz, 8-10 gencin el ele, diz dize, kol kola ve
hatta yanak yanağa olduğuna şahit olursunuz.
Böyle oturan gençleri gördüm dün, yanlarına yaklaşıp
“gençler sosyal mesafeye dikkat. Yarından itibaren maskesiz gezene de 900
TL ceza var” desem de istiflerini bozmadılar. İstif diyorum çünkü
hakikaten duvara bir kuş sürüsü gibi tünemişler, dip dibe oturuyorlardı.
Başlıkta da belirttiğim üzere, katiyen anlamıyoruz. Korku
falan da yok, nezle ya da sıradan bir grip salgını sanıyoruz.
Böyle sananlara entübedeki ya da yoğun bakımdaki
hastalarımızı izletmek lazım. Allah göstermesin ama çok korkunç bir durumdalar.
İl Hıfzıssıhha Kurulu üyelerine sesleniyorum. Lütfen belli aralıklarla Kütahya ve ilçelerimizdeki durumu resmi olarak siz açıklayın. Kuruldan bir açıklama gelmediği için gazeteciler olarak bizler halkı bu konuda bilgilendiremiyoruz. Vaka sayılarının arttığı söyleniyor ama kaç? Ne kadarı entübe, ne kadarı yoğun bakım? Karantinadaki hasta sayısı kaç? Bunları bilsek biraz korkarız ve kurallara daha çok uyarız diye düşünüyorum.
Sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim…
Sevgiyle kalın…
SEVDİĞİM ŞİİRLER
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.
(Halkın gözünde devlet (iktidâr) gibi değerli bir şey yok.
Hâlbuki şu dünyada bir nefes sıhhat gibi devlet (güç)
olamaz.)
Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur,
Olmaya baht ü saâdet dünyede vahdet gibi.
(Saltanat dedikleri sadece bir dünya kavgasıdır.
Dünyada birlik (tevhid) gibi büyük saâdet ve baht açıklığı olamaz.)
Ko bu ayş ü işreti çünkim fenâdur âkıbet,
Yâr-ı bâkî ister isen olmaya tâat gibi.
(Bu eğlenceyi yeme içmeyi bırak, sonu kötüdür.
Eğer ebedî bir sevgili istiyorsan kulluk gibisi yoktur.)
Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded,
Gelmeye bu şîşe-i çerh içre bir saât gibi.
(Ömrün, kumlar sayısınca sınırsız ve hesapsız olsa bile,
Bu feleğin fanusunda (çıtasında) bir saât gibi bile gelmez.)
Ger huzûr etmek dilersen ey Muhibbî fâriğ ol
Olmaya vahdet cihânda kûşe-i uzlet gibi.
(Ey Muhibbî, eğer huzur içinde olmak istersen, ferâgat
sâhibi ol (vazgeç)
Dünyada yalnızlık köşesine çekilmek gibi birlik (tevhid)
olamaz.)
Kanuni Sultan Süleyman Han – Mahlası: “Muhibbi”
NOT: Koyu siyah renkle yazılanlar şiirin 500 yıl önce konuşulan Türkçe ile yazım şeklidir. Aldığım kaynakta her beytin altında günümüz Türkçesi ile açıklama yapılmaya çalışılmıştır. Hakiki anlamı ise ehline mâlumdur efendim.